16 Ekim 2010 Cumartesi

Onlar bunlar şunlar

Meir hay ba Is than boulll!!! Evet Eurovizyon gibi giriş yaptıktan sonra biraz bişiler yazayım dedim yaa. Birazdan Deuxiéme randevu olduğu için, duş aldım, giyindim, süslendim oturuyorum. Bugün dersim yoktu yaa, gerçi pek bişe yapmadım ama, bir anda buradaki atmosfer beni darladığı için her gün sabah 9 akşam 5 ders modundan biraz olsun kurtulunca sevindim. Gerçi informatique dersi için sağolsun hoca beni mühendis, ekonomist gibi kişileri koyduğu 4. gruba koymuş ama napalım artık. Perşembe günü resmen hayattan soğudum dostlar. İki günlük jeux d'entreprise oyununu 2. bitirdikten sonra bünyeler bir memnuniyet havasına girmişken 8 saat İşletmecilik, Sorumluluk, İş Etiği filan gibi konular -ki hem biliyorum, hem de üçbeş ders almışım- beni canımdan bezdirdi. Adam sağolsun bitürlü sunum için gerekli hazırlığı yapmadığı için, o boktan sunumu açana kadar canımızı sıkıyor. Yaptığı da bişe yok haa bizim elimizde zaten sunumun çıktısı var, onları okuyor bişe anlatıyor. Yani pratik olarak sunumun hiçbi katkısı yok. Hocamız sağolsun sıklıkla aslında sunumun burası pembeydi filan gibi açıklamalar yapıp teknik olanaksızlıklardan şikayet ediyor filan. Neyse artık dersin son saatlerinde ben patlıcam sıkıntıdan, molalarda sigara içiyorum, insanlarla geyiğe filan vurmaya çalışıyorum ama dedim yokk yaa yanımdakilerle geyik yapıp dersi bölücem ya da direk hocayla geyik yapıcam. Nasıl olsa ikisini de Fransızca yapmak zorundayım.

Dostlar yazının ilk kısmını dün çıkmadan önce yazmıştım da sonra devam edemedim öyle kaldı filan. Neyse işte perşembe günü bayaa sıkıldım, akşam bişiler içip uyumak istiyordum. Bu planda pek başarılı olamadım ama sonra artık bizim için adeta bir dizi setinden farksız hale gelen -her akşam ordayız çünkü, başka yer yokmuş gibi- Mona Roza'ya gittim, normalde beni Majdi dost aradı gel diye de, gittim o yoktu, bizim diğer Tunuslu dostlar var, bi tane de Cezayirli çocuk. Neyse onlarla içtik filan. Ben bi Amstel, bi Heineken alarak bira konusunda önemli bir adım attım. Sonra gelip yatmacalar. Cuma günü ders yok şahane şekilde, 11 civarında kalktım, biraz çeviri yaptım filan... Sonra yine Mona Roza'ya bu sefer kahve içmeye gittik, Başakla yolda Litvanyalı -en güzel olan- kızı da görüp onu da çağırdık, oturduk, takıldık filan. Akşam zaten milletle takılmaca diye, döndük biraz kitap okuyup dinlenmeye çalışmaca... Sonra çıktık işte nereye gideceğimizi kimse bilmiyordu. Neyse yakındaki bir yarı bar yarı gece kulübü bi yere gittik, fena bi yer değil ama Sofya standartlarında pahalı filan. Vodka portakal 5 leva, bira 4 leva filan. Neyse ben 2 votka, 2 bira bir de Wajdi dostun ikram ettiği -adını sonradan öğrendim, aftershockmuş- bir shotu içtim. Bayağı da bi sigara içtim tabi yine. Biraz dans filan ettim ama ortam beni yine darladı. Yaa anlamıyorum sanki bara gitmenin tek amacı insanların birbirlerine yazması gibi, herkes kız kapma peşinde. Mbaye dostun çok yerinde tabiriyle adeta bir "chasse", ayrıca nasıl bi grupsak neredeyse her kıza bir zenci düşüyor arkadaş. Adamlar bir garip, barda "Anne ben ırkçı oldum" diyecektim ya resmen, hani Rus kızlarla filan dans etmek için ortaya doğru gidiyoruz, adamlar direk sinek gibi üşüşüp kızları çevirip dans ediyorlar filan, ben de "Noluyo lan" denmeyeceği için neyse ya diyip bıraktım onları kendi haline. Ama dostlar inanılmaz eşleşmeler oldu yaa resmen, bildiğiniz herkes gözüne birini kestirip gidip yavşıyor filan vıcık vıcık ortam, oo güzel filan dediğim kızlar ne adamlarla bütün gece dans edip muhabbet kurdular, resmen hayattan daha çok soğudum. Bu arada 3. ve 4. lüğü aralarında paylaştırıp ikisi arasında bir karar veremediğim Rus kızlar, doğal seleksiyona uğrayıp elimde sadece biri kaldı zaten. Ama sanırım doğa bizim için iyi olanı yaptı dostlar. Öbür kız biraz saf salak, Jenya'dan ise şu beraber geçirdiğimiz birkaç günde bayağı etkilendiğimi ve kendisini listede 3. sıraya taşıdığımı söylemeliyim. Kızın garip bir karizması var, bi kere çok tarz giyiniyor, süper güzel değil ama gözleri böyle açık mavinin en deruni tonlarından biri filan, acayip komik ve rus aksanıyla Fransızca konuşunca tüm bunlar bir arada sanırım etkileyici oluyor. Ama sağolsun Orcan dost Rusya'daki abisiyle konuşup dün gece öncesi "ollum, onlar kız-erkek arkadaşlığı yakınlaşması filan pek sallamazlar, direk mevzuya gir" diyerek önüme ciddi hedefler koyup beni biraz gerdi. Öyle ki kıza aşık olmaktan da korkuyorum, yanına yanaşmaktan da... Bu arada ne biçim blog oldu lan bu, bir genç kızın gizli defteri tadında! Yayınlamasam daha iyi sanki bu yazıyı da, bilemiyorum bakıcaz... Neyse sanırım bizim eğlence kültürümüz genel olarak diğer insanlarla pek özdeş değil. Hepimiz bara eğlenmek için gidiyoruz ama onlara göre eğlenmek bi hatun bulup dans etmek gece de olursa eve atabilmek, benim içinse arkadaşlarla içip eğlenmek, geyik yapmak sonra hep beraber gidip bişiler yiyip kahve içmek ve uyumak... Allahtan sonra Tunus, Cezayir, Fas ve Rusya ekibi olarak gidip kebapçıda mercimek çorbası, Adana dürüm yiyip çay içerek sabahın 6 sında eve geldim filan da biraz daha iyi hissettim kendimi. Bu arada ben size dmeiştim yaa Kazak kızın annesi Rusmuş arkadaş, öyle kazak olmaz çünkü biliyorum, kız Rusça, kazakça, ingilizce ve Fransızca biliyor ama Fransızcası filan kötü neyse bunu sonradan ekledim mevzu budur...

Bugünse grup projesi için toplanamamız gerekiyor diye 11 gibi kalktım da pek toplanamadık yalan oldu filan, biraz çalıştım ben de tek başıma. Sonra rus kızlar hadi gel sigara içelim filan dediler allahtan, gerçi ben önce oo naber filan tadında girdim feysbuktan filan da neyse tüm sırlarımı anlatıyorum, umarım başka kimse okumaz hehehehe.... Sonra işte uyanamadık yaa kahve içelim filan dediler, dışarı çıktık kahve içtik, sonra Başakla biz süper markete filan gittik, geçen gün bi patates kızartması üzerine peynirli süper bişe yemiştik ben de açım işte gel başak yaa gidip yine ondan yiyelim, bişiler içelim dedim. Ve ilk kez mastika'yı yani Bulgar rakısını tattım, biraz şekerli ve sert bi rakı, çok beğendim diyemicem. Sonra da yine Majdi dost aradı bi kafedelermiş gelin dedi, gitik yine baya kalabalık tüm Magrep ve Doğu Avrupa orda, bi kahve içip ayrıldık. Ben de gelip işte bunları yazdım dostlar. Birkaç gündür pek iyi değilim, sanırım İstanbul'u arkadaşlarımı filan özledim, yarın sabah 6 da kalkıp Plovdiv yakınlarındaki Bulgaristan'ın en önemli tarihi mekanlarından biri olan Rila Manastırı'na gideceğiz, ben de biraz kitap okuyup yatarım heralde. Kendinize iyi bakın hacıboylar, ay lav yu ol!!! (Kız gibi yazmaya başladım, sonumuz hayrola...)

8 yorum:

  1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. artizlik yapma len chasse da denir, git zenci argosu kap biraz banliyölerde, blogun mentoru sanki zaar

    YanıtlaSil
  3. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  4. zağar anlamında bizim eski mhallede çok kullanırdık

    YanıtlaSil
  5. Gökhan'ı destekliyorum. 1 - Arkadaşım dost tavsiyesi işte, ama gerildim somut hedeflerden (her ne kadar hedefime yaklaşmaya başlasam da) 2-Ona chasse denir koçum, sen Fransızca'yı ingilizce öğrendiğinden kafan karışmış 3- Zaar diye bişe var kullanımı doğru, Adanalı ol biraz orcan yaa, hadi Fransızca bilmiyon, öğrendiğin Türkçeyi unutma!

    YanıtlaSil
  6. bi şey dicem de, yok herkes kız kapmaya çalışıyomuş yok ortam vıcık vıcıkmış filan da gittiğinden beri kızları futbol topu gibi sıraya dizmekten başka bi şey yapmadığın için bence onlardan hiç de farklı deilsin bebeyim (: ama özünde iyi bi insansın, severiz seni. (kızma)

    YanıtlaSil
  7. Ohaa kızçocuğundan ağır sözler. Kızım ne alakası var, ben işin düşünsel boyutundayım, amaç bilgi vermek, gözlem yapmak. Bu şekilde kimseyi rahatsız etmiyorum ki. İnsan düşüncesinde özgürdür kızçocuğum, eylemlerinde değil...

    YanıtlaSil
  8. böyle düşününce iyi hissediyosan sorun yok (:

    YanıtlaSil