4 Ekim 2010 Pazartesi

IFAG'da ilk ders zili çaldı...



Sofya’da bulunan Institut de la Francophonie pour l’administration et la Gestion (Fransız İşletme ve Yönetim Enstitüsü)’nde bugün ilk ders heyecanı yaşandı. Sabah erkenden kalkan dünyanın dört bir yanından gelen öğrenciler IFAG yönetimi ve Sofya Belediyesi’nin büyük fedakarlıklarla kapılarına kadar gönderdiği otobüse dolaşarak heyecanla okulun yolunu tuttular. Otobüste kendisine oturacak yer bulamayan S.S (24) bir süre tekerin üzerindeki boşluğa oturmayı denediyse de “soğuk çeker” korkusuyla ayakta durmayı yeğledi. İlk dersin profesörü Lyon-2’den bir Kanadalı Fransız profesördü ve genç öğrencilere İşletme bilimine giriş hakkında öğretici bir o kadar da eğlenceli bir “lecture” sundu. Teneffüslerde anca sigara içtiği gözlemlenen S.S öğle molası ile düzgün bir yemek yemek için heyecanlansa da hiç bir arkadaşının karşıdaki kafeteryaya gitmemesiyle (gidenler varsa da ona söylememesiyle) öğle molasını enstitü kafeteryasında sabahtan aldığı peynirli börek ve kafeteryadan aldığı karışık meyve suyu ile değerlendirdi. Şimdi IFAG’da geçen ilk gününü anlatmak için sözü kendisine bırakalım: “Evet yeniden öğrenci olmak çok güzel bir duygu, ama sabahın köründe kalkmak değil elbette ehehee. İlk ders oldukça iyi geçti, hocamız tam bir daşak kapandı ki ben böylesine ne Türkiye’de ne de Fransa’daki eğitim hayatında rastladım. Öğleden sonra seansı Bulgar hocamızın hem aksanı hem de dersin doğası (muhasebe) sebebiyle bizleri biraz gerdi. Sabah 9’da başlayan dersin akşam cidden 5’te bitmesi ile toplam 7 saatlik maratonda neyse ki ilk burslarımızı (215 leva) almamızla takımda yüzler güldü. Eve gelirken tabi paranın bir kısmını süpermarkette filan alışveriş yaparak ve sonrasında da okuma lambası filan alarak şimdiden harcadım. Son bir cümle söylemem gerekirse sevinçliyim umutluyum. Teşekkürler!”.



Evet ilk ders günü ile ilgili sözleri duyduk ancak konuşmamız burada bitmiyor, şimdi bugün yaşanılanların kısa bir özeti: Okuldan dönerken Mbaye dostumla hafif karı-kız muhabbeti yaparak filan yolumuzda yürüdük. Sonra otobüse bindik, otobsten indik. Ben giderken bişeler alallım dedim o da tamam hacı alırız dedi. Normalde otobüsten indikten sonra sanırım bi 200 metre yürüyünce süpermarkete geliniyor, sonra bir 200-300 daha yürününce yurda varılıyor. O ilk 200 metrenin 150 metresini otobüsle gitme ihtimali de var ama ben pek sıcak bakmıyorum, bekle bin 2 durak sonra in bence baya saçma... Neyse ben yürümeye niyetli bir şekilde otobüsten inip devam ederken, koşan insanları filan gördüm yolda, anaam noluyor lan derken baktık otobüs geliyor (o 150 metreyi götürecek) Mbaye dostun bir fırlayışı var ki görmelisiniz anam o siyahi çocuk genlerindeki bütün çevikliği mi kullanır, hiç bir şey düşünmeden bir insan bir hedefe bu kadar mı kitlenir, neyse adam otobüse bindi ben de yolu yürüyüp spermarkete girdim. Ohh bayağı büyük, güzel, bayağı ürün filan var, aradığını küçük marketlerde anlatarak acı çekmekten daha iyi bir çözüm yani, kendin bul kendin al filan... Neyse bişiler aldım ordan, Mbaye’yi de buldum orada, ama sonra çıkışta yine kaybettim filan neyse. Bu arada geçen gün söylemeyi unutmuşum, terlik lazım bir yerde gördük baktık 5-10 leva bitane vardı, bildiğiniz terlik tek fonksiyonu terlik olmak yani kağıt kalınlığında filan 2,5 levaya. İkimiz de aldık odada ikiz gibi geziyoruz... Neyse fotoğraflarımı kaybettiğim için okula kayıt maksadıyla fotoğrafa ihtiyacım var ve gidip çektirmem lazım, eve geldim saat 6 filan, bişiler ye oyalanma filan... Sonra ciddi olsun diye gömleğimi giyip çıktım (Galobov’a sordum sakallı olur mu ya diye, kim kesecek şimdi sakalı? Olur yaa siktiret dedi). Elime Pratik Bulgarca konuşma kılavuzumu da aldım, fotoğrafçıda kurmam gereken cümle şu: İskam da si napravya osem broya snimki za pasport (Türkçe meali 8 adet vesikalık fotoğraf çektirmek istiyorum). Bu kz hazırlıklıyım yani, gittim fotoğrafçı kapalı, neyse gittim kendime geçen gün gördüğüm okuma lambasını aldım evime döndüm. Annemlerle skype’dan konuşma denemesine giriştim ve başarılı oldum! Ama sanki ben boşuna konuşmuşum kredi kartı banka filan bir işim var, anlattım böyle böyle diye. Sonra kardeşim “abii yaa babamlar şunu soruyolar bunu soruyolar” diyince hepsini bir daha anlatmam gerekti filan... Şimdi de şahane Genel Muhasebe çalışıyorum, ara verip bunu yazdım da fena uykum var yatarım heralde...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder