![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhU2V2dtJk9GCsDRDCOEIoq3J4E0tcJBXY70rMdGfENmWo0Ur1r9wNi1r0fjG6VQxvyI-9nQ-lEhwUNT5odjYazAz-t-tP2siSu048v0Lrg474t1NIc2cDMOpQ9GUFVd_hK78dZgDhITwc/s320/P131010_21.01.jpg)
Sofya'da günler geçmekte... Geleli 15 günden fazla olmuş. Alıştım sayılır burda böyle yaşamaya. Başak gelmeden önce rejim yapıyordum. O geldikten sonra da karar vermiştik, hafta içi takılmaca yok, haftasonu yemek ve alkol serbest diye... Ama gelin görün ki takılmalara aynen devam dostlar. 2 gündür yazmıyorum, bu süre içerisinde zamanımızın neredeyse tamamı Jeux d'entreprise yani işletmecilik dersi ile geçti. Hepimiz gruplara ayrıldık ve bir şirket yönetmeye başladık. Yaptığımız işe nehir turizmi denebilir sanıyorum ki. Grupta tek işletmeci ben olduğum için pazarlama ve finans gibi şeyler bana kaldı haliyle. Aslında eğlenceli bir o kadar da stresli bir oyundu diyebilirim. Toplam 4 karar veriliyor ve bu 4 yıllık bir yönetime denk geliyor. İlk yılı 5. sırada tamamladık ki 12 grup vardı ve gerekli pazar araştırmalarının hepsini ilk periyotta satın almamış olmamıza rağmen iyi bir ciro elde ettik. Sonraki hedefimiz ilk 3 içerisine girebilmekti, 2. turda bunu da başardık. Ancak 3. tur gerçekten büyük bir hayal kırıklığı oldu, fiyatımızı arttırdığımız için bu yıl 7. olabildik ve ciddi bir para kaybettik dostlar. Ama anladık ki fiyatı arttırmamak ve ciddi bir yatırım yapmak gerekiyor bu oyunda. Grup arkadaşlarımın hepsi bana güveniyor, ben onlara şöyle yapmalıyız çünkü... şeklinde sürekli açıklamalar yapıyorum, onlar da onaylıyor ve aksiyona geçiyoruz filan. Grupta bir Senegalli, bir Bulgar, Bir Litvanyalı, bir Kazak, bir Arnavut ve tabi bir Türk var. Ve oyun iki master programı öğrencilerinin karışımıyla oluşuyor. Yani bir MBA yapanlar, bir de Social and Solidary Economy masterı yapanlar var. 3. turda 7. olmak bizi bayağı üzdü, ama hatanın nerede olduğunu çabuk anlayıp benim daha 2. periyotta öngördüğüm üzere oyunu 2. bitirdik. Tabi bütün grup arkadaşlarım "Grace a toi" diyerek beni hem onurlandırdılar hem de utandırdılar. Hatta Arnavut kız sağolsun bana "Ollum sana yakında Bill Gates iş teklif ederse şaşırmam" filan bile dedi. Ancak bunun karşılığında bu akşamki Fas, Tunus, Türkiye ve Arnavutluk buluşmasında ben kıza "Aaa sen müslüman mısın? Ya kusura bakma ama Arnavutluk'un komşuları kim?" filan gibi sorular yönelterek onu biraz üzdüm. Sonra da hemen suçu bizim Batı yönelimli eğitim sistemimize, Arnavutluk'un nüfusuna, Osmanlı'nın şöhretine filan atarak geçiştirdim. İşin garibi buradaki arkadaşların önemli bir kısmının yakın arkadaşları filan Türklerle evlenmişler, hepsi Türk dizilerini izliyor filan. Dolayısıyla herkes Türkiye hakkında bir bilgi sahibi, biz biraz Avrupalı/Amerikalı snobluğundayız burada. Hatta Bulgarca'da olduğu gibi Arnavutlukça (nasıl denir lan Arnavutluk'un resmi dili?) çay filan diyolarmış. Zaten tüm insanlar bana bildiği Türkçe kelimeleri söyleyerek beni utandırıyor. Bu arada bugün yine Türk kafesinde buluşup kahve filan içelim dedik işte. Ben önce kahve içtim, sonra baktım Tunuslu dost Karim yani Kerim bira içiyor dayanamayıp ben de içtim yaa. Kendimi tutmasam çok rahat alkolik olabilirim burda. Bira kafe-restoranlarda 1,5 leva filan zaten. Güzel de biraları Allah var. Buranın en iyi biralarından biri, sanırım biizm Efes'e yakın olan Zagorka'yı denedim ve bardağın üzerindeki "Yes, we can do it" in komünist el hareketli sembolü vardı da pek bir hoşuma gidince bugünkü yazımı bu resimle süsleyeyim dedim.
Bu iki gün içerisinde oyun oynamak dışında neler oldu? 1-Bence en önemli kazançlardan birisi Rus kızlarla yakınlaşmamdı. Aynı fakülteden filan gelmiş 2 tane Rus kız var tamam mı? Bunlar bayağı güzel, gayet tarz giyiniyorlar filan... ama sürekli sadece ikisi var, arada Ermeni çocuk bunlarla Rusça konuşuyor filan, dedim ulan keşke Rusça bilseydim filan. Ben sanıyorum ki kızlar kendi arasında takılma düşüncesinde. Sonra okulun önünde sigara içiyorum, kız bana bişe sordu filan şaşırdım bayağı. Zaten sigaranın sosyal yönünü keşfetmek gerekiyor, resmen sigara içenler süper kankaya bağladık. Her molada geyikler filan. Neyse ben tütün içiyorum, böyle renkli filan giyiniyorum yaa, bir dikkat çekmece... Neyse kız bana bişe sordu işte, ben ilk önce anlamadım, sonra baktım bana diyor Fransızca bişiler. Neyse efendim hulasa 2 gündür beraber yemeğe gitmeceler, sürekli konuşmacalar filan. Kızlar St. Petersburg'tan geliyorlarmış, biz de insanlarla Fransızca konuşmak istiyoruz filan diye dert yandılar. Aynı odada kalıyorlar filan, sanırım önümüzdeki günlerde "Soğuk denizlere çıkma" politikası izleyeceğim. Top 5 listemi yavaş yavaş oluşturuyorum. Şu an listenin bir numarası halen değişmedi: Kazakistan. 2 numarada ev sahibi Bulgaristan. 3 ve 4 Rusya, çünkü bu iki kızı birbirindn ayıramıyorum yaa, hangisi daha güzel diye sorsanız bir karar veremem, eşitlik verdim ondan. 5 numara da Ukrayna geliyor. Ortak özellikleri renkli göz! Gelecek günlerde rekabet oldukça iddialı olacak gibime geliyor. Bu arada işletme derslerinde genel bir beğeni ve takdir kazanmam, Bulgarca öğrenmeye çalışmamdan gelen ev sahibi Bulgaristan sempatisiyle birleşince hanemde bayağı artı var şu an ama tek sorun ben biraz soğuk davranıyorum herkese karşın. Başak'ın iddia ettiği üzere Gürcü kız benden hoşlanıyor mu, hiç emin değilim. Çünkü kız benle hiç konuşmuyor neredeyse. Gerçi ben de Kazak kızla hiç konuşmuyorum da... Kızla arada göz göze geliyoruz filan, ben yine bildiğiniz tıkanıyorum. Listede en rahat konuşabildiğim kız Bulgar Maria. Tabi bunda yoğun Bulgarca öğrenme çabam da etkili olabilir, kızın güzelliği ve sevimliliği de bilmiyorum.
Bu arada bazı arkadaşlarla feysbukta konuştuğum üzere burada adeta orta sınıfın üst segmentinde kendimi buldum dostlar. Magreb ülkelerini daha yakındna tanıma fırsatı buldum, Arap ülkelerine mesafeli yaklaşımımda mesafe kat ettim, komşu ülkelerimizi - Bulgaristan'dan başlayarak- keşfetmeye başladım ve hiç bilmediğimiz ülkeler (Litvanya, Komor adaları, Senegal, Haiti...) hakkında biraz da olsa bişeler öğreniyorum. İnsanlar arasındaki ilişki Fransa ile karşılaştıramayacağım kadar sıcak, samimi, yardımsever ve saygılı. Bilhassa bir Türk olarak evimde gibi olma rahatlığını yaşıyorum. Adeta yerini ve ruhunu bulmuş bir insan kimliğindeyim dostlar. Sizlere nasıl anlatabileceğimi de tam bilmiyorum, birkaç defa anlatmaya çalıştım ama belki sıkıldınız aynı şeyleri duymaktan, belki aynı hissiyatı paylaşmadınız benimle bilemiyorum. Neyse hepinizi Sofya'ya beklediğimi belirtir, gözlerinizden öperim. Haydi dovijdane!!!
ay haspam başlıktaki göndermeni yerim ya.
YanıtlaSilAhahah niye öyle diyon? İyi göndermemiş miyim ya? Neyse Allahtan koyduk çocuğu 2. bitirdik : )
YanıtlaSil