![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh8WHrRwwy7Vlt6lS1Xw8vbMe6f-5Xn9YTMb657hCIcBS1U6M2ft9qDJ0i_vioY0_52wyf3IBAKA6TAKXavm2aD83HZHFeaCY3JxpkwFTlMJZzditjyy7UWHgFhLphEduiSC8Nc30zG3_4/s320/P280910_10.24.jpg)
Kapı girişimde bir takım öğrenci arkadaşlarımız vardı, bu sene aynı enstitüde olucaz, dünyanın dört bir yanından gelen frankofonlar, ezici çoğunluk kız arada jerkler var, velhasıl bir cins-i latif var ki “iyi ya boşuna gelmemişim en azından” dedirtti bana velhasıl. Dünya kupası gibi sürprizlere gebe olacağının emarelerini gösteren Sofya hayatımın ilk saatleri bu latif bayanın Kazakistan’lı olduğunu öğrenmemle kendisini belli etti. Bu alanda ekol olarak düşündüğüm Litvanya ise adeta gruptan çıkamayacak kadar kötü. Neyse uykusuzluk, başka bi ülke, binlerce insan filan bütün gün gerildim ve oda arkadaşım olan Mbaye adlı Senegalli siyahi dostum dışında kimseyle pek konuşmadım. Kazakistan’ın ardından gruptan çıkacak olan diğer iki ülke Arnavutluk ve Gürcistan olur şimdilik bana kalırsa, tabi daha Ukrayna Hırvatistan Rusya gibi ülkeleri görmedik ki o grup oldukça iddialı. Velhasıl oda arkadaşım Senegalli olunca ve kendisinin iki Senegalli arkadaşı daha olunca burada Senegalin adeta yerel dokusunu hissettim, birkaç aya kalmaz belki Bulgarcayı değil ama Senegalceyi çözerim bu gidişle. Ancak işin özü burada bayağı sıkıntı yaşayacağa benziyorum, yurt diye kaldığımız yer bi garip, odada iki kişi biri saat 10’da yatp 5’te kalkan ve 5 vakit namaz kılan bir Senegalli dost olunca, üstüne üstlük odanın hali hapishaneden hallice olunca bugün yarın geri dönesim var diyebilirim. Mesela yatak diye üzerinde yattığım şey bildiğiniz kayık formatında, yani ben içerisinde yaıytorum, yastığım kürek sertliğinde ve battaniyem de tam bir tente. Oda arkadaşımın yatarken taktığı takkeyi alıp kafama geçirsem hapse düşmüş bir balıkçı olmam işten bile değil sayın izleyiciler. O diil de pencerede resmen perde niyetine battaniye var, hani odada banyo tuvalet olması bir lüks gibi ya her an fare çıkabilir duygusu içerisindeyim. Asansör var ve 4. katta kalıyorum ama asansörler bildiğiniz kamyon kasası, mancınıkla yukarı atsalar daha kolay olur yani o kadar. Kaldığım semt aslında fena değil gibi etrafta kafeler barlar filan var, bi de karşıda kayak ve dans merkezi var (nasıl ikisi aynı yerde bilemiyorum) Mbaye dostum gelir gelmez “Hacı ya gitsek süper olur demi?” diye beni darladı, bu gidişle gdiicez heralde. Sonra mesela enstitü dediğimiz şey de bildiğiniz orman okulu, dağın dibinde Sofya’da filan değil bana kalırsa, bildiğiniz Çatalca gibi bir yerde, bayağı yürüdük (yürümesek de başka bir otobüse binsek oluyordu aslında) sonra da baya bi yol gittik. Gittik dediysem bi 20 kişi filanız bence bu kadar çoğul için başka bir çoğul ek olmalı türkçede mesela. Neyse gittik gördük filan öyle taklımacalı, karşıda hakkaten sanat okulu gibi bişe var, arkada da özel diyebileceğimiz bir üniversite varmış filan... Uzun yazdım ama daha sofya’dan bahsetmedim, çünkü henüz Sofya’yı görmüş değilim ey dostlar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder