Sofya’da üçüncü gün yağmurlu geçti sayın izleyiciler... Eee, hal böyle olunca da ben yine şehir merkezini göremedim. Sabah hep erken kalkayım diyorum, zira yapacak bir şey bulamadığımdan geceleri erken yatmaktayım. Ancak sabahları saat 5 gibi uyanırım diyen Mbaye dostun halen uyanmamış olduğunu görmek içimi rahatlatıyor, o kalkmadan yatağımdan kalkmıyorum. Eee adamın sabah namazı kılmak gibi ulvi bir misyonu varken, benim çeviri yapmam ya da okula gitmem ya da şehri görmeye niyetlenmem küçük sebepler gibi görünüyor. Neyse 9-10 gibi kalkıyorum, sabah kahvaltısı yapmıyorum, sadece aşağıdaki pazar-manav karışımı yerden ki bunlar açık tezgahlar ondan pazar gibi diyorum, gidip elma muz gibi meyvalar alıp kahvaltı niyetine onları yiyorum. Bu sabah sadece elma aldım, sordum siz Bulgarlar nasıl diyorsunuz diye, yanlış hatırlamıyorsam yegoba dedi kadın, ben de 1 demeyi biliyorum ya Edno yegoba dedim ona, düzeltti kadın edna diye dişi-erillk mevzusu Bulgarca’da da var o sebeple... Neyse okula gittim yine, Galatasaray’daki gibi burada da en çok vakit geçirdiğim yer kütüphane ama burda kitap okumaktan ziyade internete bağlanmak gibi bir amaç güdüyorum genelde. Senegalli bir dost yeni gelen Makedon kıza ortalığı tanıtırken evet bu da kütüphane sorumlumuz Soner diye espri bile yaptı bu konuda. Bugün turnuvada kısa süreli de olsa aramıza yeni katılan Ukrayna takımını gözlemleme olanağı elde ettim. Bu turnuvaya da iddialı geldikleri belli, takım olarak en iyi düzeydeler diyebilirim ancak oyun düzenleri nasıl olacak onu bilemediğim için şimdiden bir şey söylemem zor. Bunun dışında Kazakistan’lı güzeli Nowitzki’ye benzetebiliriz sanırım, hem boy hem de giyim avantajı kendisinde olduğundan takımını sırtlayabilir. Sanırım görmediğimiz bir Ruslar bir de ev sahibi Bulgaristan kaldı, total olarak iyi bir kupa olacağını söylemek biraz iyimser kaçabilir ama biz Türkler olarak turnuvayı güzelleştirmek için elimizden geleni yapacağız yine de...
Burada genelde müslüman dostlar olduğu için pek içkiler, karı kız muhabbetleri gece dışarı çıkmalar şu an için bize uzak görünüyor, ama Türk kafilesinin geri kalanı aramıza kaıtlınca takım olarak daha iyi hücum edebileceğimizi söyleyebilirim. Haa bu arada artık kaldığım yerde internet bağlantım var çok şükür, çeviri işlerini de istediğim gibi ayarlayabilirim böylece. Turnuvanın başlamasına az bir süre kaldı, Cuma günü Oryantasyon günü/Tanışma Toplantısı tadında bir şey yapılacak. Daha sonra da pazartesiden itibaren dersler başlıyor, o zaman çok vakit bulamayabilirim gezecek belki. Ayrıca havalar da yavaştan soğuyor, o yüzden yarın biraz çeviri yapıp eğer güneşli olursa ki olacağı söyleniyor, dışarıya çıkıp biraz şehir merkezini dolaşabilirim. Ulan çok az Bulgarca biliyorum ve burdaki insanlarla ingilizce konuşmak onlara eziyet etmek gibi bir şey, baktılar olmuyor Bulgarca yavaş yavaş konuşmaya başlıyorlar zaten, ben de anlamış gibi yapıyorum, ne yapayım onları üzmek istemiyorum böyle... Neyse yakında biraz daha öğrenirim herhalde. Şu an itibariyle biraz çeviri yaptım ve işim şimdilik bitti gibi, biraz kitap filan mı okusam artık diye düşünüyorum. Bu arada karnım da acıkmaya başlıyor yaa, bugün yediğim şey bir elma ve bir dilim (ama cidden kocaman bir dilim) pizza, geldiğimden beri çok az yemek yedim, okula gidip gelirken de 20 dakika civarında yürüyorum, bu gidişle zayıflıcam işallah buralarda... Neyse lafı yine uzattım, ben en iyisi takılayım, bakalım yarın şehir merkezini görebilecek miyim?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder